"İlahiyat bilginleri niye konuşmuyor?" deniyordu ya; övgü Allaha, biri sonunda konuştu. Diyanet İşleri eski başkanı profesör doktor Süleyman Ateş 17 Şubat 2008 tarihli VATAN gazetesindeki yazısında diyor ki:

Khimâr esas itibariyle örtmek anlamına gelirse de dinsel örfte baş örtüsü anlamını kazanmıştır.

Asırlar önce yazılmış Akhterî adlı Osmanlıca lügatta "khimâr" sözcüğü, "Avretler (kadınların) başına sardığı bez" diye tanımlanmaktadır.

İbn Manzur'un Lisanu'l-Arab'ında da "khimâr"ın baş örtüsü olduğu belirtilmektedir.

Ünlü müfessir Kurtubî de "va'l-yadribne bi-khumurihinne alâ cuyûbihinne: Khimârlarını yaka yırtmaçlarının üstüne koysunlar" (Nur: 31) ayetinin tefsirinde khimâr sözcüğünün, kadınların başına örttükleri örtü olduğunu belirttikten sonra diyor ki: "O zamanda kadınlar baş örtülerinin uçlarını arkaya sarkıtırlardı. Yüce Allah, örtülerinin uçlarını yaka yırtmaçlarının yani göğüslerinin üstüne koymalarını buyurdu."

İki hususa dikkat eder misiniz:

(1)Koyu harfli Arapça ifadedeki CUYÛB, çoğuldur. Tekili ceyb. Bunun Kuranî anlamı yani doğru anlamı için Neml 12'ye bakınız. Allah orda Mûsa'ya sesleniyor:

edhıl yedeke fî ceybik
elini koynuna sok

Mûsa'nın KOYNU, memelerinin olduğu yerdir yani göğsü. İnsan, elini yaka yırtmacından gırtlağına değil göğüs yırtmacından göğsüne sokar. Önce mealdeki bu yanlışı düzeltelim; "Allah ne diyorsa o!" diyelim. Allah'ın sözlerini çarpıtmayalım.

(2)KHİMAR, her ne kadar genel anlamda örtü ise de Nûr 31 özelinde baş örtüsüdür. Ben de buna inanıyorum. Çünkü göğüs yırtmacına en yakın örtü baş örtüsüdür; masa örtüsü ya da pencere örtüsü değil. Akıl var izin var.

"O halde, Nûr 31de tesettür var!" iddiasına gelince, bu o çok bilinen bektaşi öyküsündeki Allah'ın "Namaza yaklaşmayın!" dediği iddiasına benzemiyor mu?

Yani Allah "İnanan kadınlar baş örtülerini göğüs yırtmaçlarının üstüne vursunlar; ziynetlerini açmasınlar!" diyor, tamam. Ama devamı var. Orda fakat şu şu şu şu kimselere başka deyip bir istisnalar listesi verilmiş.

Ve o listede örneğin ma meleket eyman uhun var. Yani, Süleyman Ateş, Hayrettin Karaman ve Mevdudi misillu ulemaya göre inanan kadınların "dişi ve erkek köleler"i.

Ve tâbi'ıyne gayri uli'l ırbeti mine'r ricâl var. Yani ihtiyaçsız erkek tâbileri. Örneğin Hayrunnisa Gül Hanımefendinin "ihtiyaçsız erkek korumalar"ı, inanan kadınların "ihtiyaçsız erkek hizmetçiler"i.

Kadının o erkeklere khimarının altındaki hangi ziynetini açması caizdir; göğsünü mü, altın zincirini mi?

Tesettür fesadının can alıcı noktası işte bu. Görelim bakalım Diyanet İşlerinin sayın eski başkanı ilahiyat profesörü doktor Süleyman Ateş nasıl açıklayacak. Allah isterse.

*

Sayın Ateş'in ikinci ve son bölümde yazdıklarını, virgülüne dokunmadan, alıntılıyorum. Lütfen okuyun. Sonra üç sorum olacak:

Hz. Peygamber baldızı Esma'nın ince bir giysi giydiğini görünce, kadının yüzü ve ellerinden başka yerlerini de örtmesi gerektiğini buyurmuştur (Bkz. Kurtubî, Tefsir: 18/229-230).

Ayrıca Kur'ân kadınların, ziynetlerini yabancı erkeklere göstermemelerini de emrediyor. Saç kadının ziyneti değil mi? Eğer ziynet değilse niçin kadınlar hemen her hafta kuaföre gider, saçlarını türlü biçimlere sokarlar? Şunu bilin ki baş örtüsü Kur'ân'ın emri olduğu gibi İncil'in de Tevrat'ın da emridir. Hiç kimse kendi keyfi için dinin hükümlerini çarpıtmamalı. Baş örtüsü takmayacaksan takma ama inkâr etme. Çünkü inkâr vebaldir, günahtır.

Üç soru:

-Tefsirlerinizde inanan kadınların, onların erkek köleleri olduğunu açıkladığınız "ma meleket eyman uhun"a ziynetlerini açmasının caiz olduğunu belirtiyorsunuz. Mevdudi'nin anlattığına* göre de Hz Fatıma kölesinden utanınca Hz Peygamber, "Zararı yok; yalnızca baban ve kölen var!" demiş. Doğru olabilir mi bu? Mümkün mü?

-Size göre inanan hanımların kölelerine, ERKEK korumalarına ve hizmetçilerine vücut denen ziynetlerini açması caizdir. Peki, günümüzde ERKEK hizmetçiler ve korumalar istese hanımları onlara vücutlarını açar mı? Örneğin Hayrunnisa Gül Hanımefendi sizin Allah adına verdiğiniz icazete uyup göğsünü, saçını erkek korumalarına açar mı?

-Hocam! Soruyorsunuz: "Saç kadının ziyneti değil mi?" Ah güzel hocam! Bu, öykünün yalnızca "Namaza yaklaşmayın!" kısmı. Lütfen devamını da görün! Evet, saç kadının ziyneti, tıpkı göğsü gibi. O yüzden ikisinin üstünde de khimar var… da sonra? Kadının, ziynetlerini şu şu şu erkeklere açması caizdir. Hiç akletmez misiniz; o iş orda kalır mı?

*

İtiraz: Tesettürün altından hemen vücut mu çıkacak?

ZİYNET ne ise o çıkacak efendim. Örneğin Yüce Allah buyuruyor ki: Elçim! İnanan kadınlara söyle -Kul li'l muminât …

Görünenleri hariç "ziynetler"ini açmasınlar
La yubdîne "zînet"ehunne illa ma zahare minh

Tesettür yanlılarına göre burada anılan ZİYNETLER nedir? Kadın vücudunun, eğer açılırsa, insanı adım adım zinaya götüren yerleri (http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0238.htm). Örneğin saçı, göğsü. Nolur, bari kendi ziynet algılamanıza sahip çıkın. Madem "Ziynet vücuttur," dediniz, vücuttur; örtü değil.

"Tesettürün altından fes çıkar, sütyen çıkar," deyip kargaları güldürmeyin. Size göre madem inanan kadının ziynetleri örneğin saçı ve memeleridir ve madem şu şu şu erkeklere o ziynetlerini açması caizdir saçını, memelerini göstermesi caizdir.

Ve Yüce Allah devam ediyor:

Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üstüne vursunlar!
Ve'l yadribne bihumur ihinne alâ cuyûb ihin

Yani?

Ziynetlerini açmasınlar fakat erkek kölelerine başka
Lâ yubdîne zînet ehunne illa ma meleket eyman uhun

Devam:

ya da ihtiyaçsız erkek tâbilerine başka
evi't tâbi'ıyne gayri uli'l ırbeti mine'r ricâl

Bu kadar açık ve net. Tesettür dinine göre, inanan bir kadın vücudunun adım adım zinaya götürür diye örttüğü yerlerini kölelerine ve hizmetçi misillu ihtiyaçsız erkek tâbilerine açabilir. "Caiz"dir bu.

Şu "ahlaksız icazet"e bakın! Allah'ın dini olabilir mi bu; mümkün mü?

*

"ihtiyaçsız erkek"ten kasıt nedir?

Ayetteki ziynetler her ne ise inanan kadının erkek tâbileri onlara ihtiyaç duymayan kimselerdir. Örneğin Emine Erdoğan Hanımefendi erkek korumalarının kendisine doğum günü armağanı olarak verdiği altın zinciri teninden uzaklaştırıp blüzünün üstüne takmak suretiyle onlara gösterebilir. Erkek korumaların o takıya ihtiyacı yoktur.

Öte yandan ziynetler, tesettür bid'atında öne sürüldüğü gibi, kadın vücudunun adım adım zinaya götüren yerleri ise o erkekler şehveten ihtiyaçsızdır.

Ama kocaman bir yalan bu. Çünkü ma meleket eyman da tıpkı o erkek hizmetçilerin konumundadır. Cinsel ihtiyaçsızlık onlar için şart koşulmamış; hizmetçiler için neden koşulsun?

Artı, hadislerde de yok o şart. Benim yukarda Süleyman Ateş'e yönelttiğim sorulardan biri bununla ilgiliydi:

Tefsirlerinizde inanan kadınların, onların erkek köleleri olduğunu açıkladığınız "ma meleket eyman hun"a ziynetlerini açmasının caiz olduğunu belirtiyorsunuz. Mevdudi'nin anlattığına* göre de Hz Fatıma kölesinden utanınca Hz Peygamber, "Zararı yok; yalnızca baban ve kölen var!" demiş. Doğru olabilir mi bu? Mümkün mü?

*

Uyarı: Baş örtüsü sorununu çözmek için önemli olan görebilmek, anlayabilmek ve aklı çalıştırmaktır.

Haklısınız. Yani var olan aklımızı çalıştırmıyoruz bile bile. Başörtüsü her halde o yüzden Gordium oldu. Çözüm için Makedonya'lı İskender'i bekliyoruz.

Şu sözde hicab hadisine sığınan tesettür alimine bakın. Kesinlikle akıl sahibidir; hattâ üstün zekalı. Artı, Diyanet İşleri eski başkanı, profesör doktor, ilahiyat bilgini olduğuna göre çok ama çok bilgilidir:

Hz Peygamber, baldızı Esma'yı ince bir giysi içinde ve başı açık görünce, kendi mubarek ellerini ve yüzünü göstererek "İnanan bir kadının şurası, şurası hariç erkeklere vücudunu göstermesi haramdır," buyurdular. (Kurtubî, Tefsir: 18/229-230)

(1)Allah'ın ak dediğine Elçisinin kara demesini sağlıyor.

Allah: İnanan kadınların, "ziynet"lerini (yani sayın Ateş'e göre, "vücut"larını) kölelerine ve ihtiyaçsız erkek tâbilerine açması caizdir.

Muhammed: Eller ve yüz hariç inanan kadınların "vücut"larını erkeklere açması haramdır.

(2)Başörtüsünün Kur'ân'da var olduğunu kanıtlamak için hadis getiriyor, ayet değil.

Bu Diyanet İşleri eski başkanı ilahiyat alimi profesör doktorun daha fazla akla mı ihtiyacı var ya da mevcut aklını özgürce çalıştırmaya mı?

*

Başörtüsü fesadı yalanlar sayesinde ayakta tutulabiliyor. Buna örnek vermek gerekirse Süleyman Ateş'in 10 Eylul 2008 tarihli VATAN gazetesinde yazdıkları yeter:

Bir okurum, "Çok yakından tanıdığım bir hanım başını örtmeye karar verdi. Şu anda işi gereği yurt dışında olan kocasının düşüncelerini iyi biliyorum. Böyle bir durumu asla kabul etmez. Bu davranış boşanmaya kadar gidebilir. Sizin düşünceniz nedir" diye soruyor. Cevabım şudur: Baş örtüsü takmak "Allah'ın emri"dir ama her zaman yazmış ve söylemişimdir. İslâm'ın ilk emri, olmazsa olmazlarından değildir. Çünkü baş örtüsü zaten Arapların köklü geleneğiydi.

Hür kadınlar başlarını örterlerdi. Baş örtüsünün temel nedeni, kadının HÜR olduğu anlaşılsın ve cariyelere sataşıldığı gibi bunlara sataşılmasını önlemektir. Ahzab Suresi'nin 59'uncu ayetinden bu husus açıkça anlaşılır: "Ey Peygamber eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle: (Dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine salsınlar, onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir."

İki yalana dikkat.

İlki: Başörtüsünün Allah'ın emri olduğu kocaman bir yalan. Allah, Kuran'ın hiçbir ayetinde "Kadınlar başlarını örtsünler!" demiyor. O yüzden, bakın, Kuran'dan getirebildikleri hiç ama hiçbir ayet yok. Örneğin Süleyman Ateş başörtüsünün Kur'ân'da var olduğunu kanıtlamak için hadis getiriyor, ayet değil.

Başörtüsü işte Süleyman Ateş'in emri; Hayrettin Karaman, Elmalılı, Mevdudi, M Esed… misillu beşerin emri. Hayrettin Karaman bakın ne güzel açıklıyor bunu:

… aynı yerde (Nûr 31′de, H A) geçen ziynetin –ki, örtülmesi gereken yerler demektir- örtülmesi hükmü bütün asırlarda "İslam alimleri"nin ittifakı ile ortaya konmuştur; el, yüz, ayak konularındaki detayı dışında bir ihtilaf, bir tartışma olmamıştır.(YENİ ŞAFAK, 26 Haziran 2005)

İkincisi: "Baş örtüsünün temel nedeni, kadının HÜR olduğu anlaşılsın ve cariyelere sataşıldığı gibi bunlara sataşılma"sın diye imiş.

Hayır! Başörtüsünün nedeni ile HÜR ya da CARİYE olmanın ilgisi yok. Onu Allah'a Süleyman Ateş söyletiyor. Asıl neden Yüce Allah'ın Kendi "söylediği"dir. O'nun Ahzab 59'da söylediği ise şudur:

İNANANLARIN KADINLARINA söyle! Tanınmaları için cilbablarını sıkıca giysinler…

O kadınların KİM olarak tanınmaları için? (HÜR kadınlar ya da ŞU TÜR ya da BU TÜR kadınlar olarak değil!) İNANANLARIN KADINLARI olarak.

Allah'ın Kendi söylediği budur. Tıpkı hacca giden Diyanet İşleri Başkanına verilen şu talimat gibi:

TÜRK HACILARIN KADINLARINA söyle! Tanınmaları için ayyıldızlı giysilerini sıkıca giysinler.

Bu kadınların KİM olarak tanınmaları için? (HÜR kadınlar ya da ŞU TÜR ya BU TÜR kadınlar olarak değil!) TÜRK HACILARIN KADINLARI olarak.

*

İtiraz: o sayılan müstesna kişilerin yanında saçını örtmez ve blüzünü göğüs dekolteli giyersin…

"Nûr 31′deki ZİYNETLER inanan kadının vücududur; tesettüre sokulmazsa 'adım adım zina'ya götürür!" diyen birinin açısından bakarsanız ahlaksız bir icazettir bu.

Aman Allahım, Aman Allah'ım! Örneğin Harunnisa Gül Hanımefendi'nin "tâbi'ıyne gayri uli'l ırbeti mine'r ricâl"ine yani "kendisine bağlı ihtiyaçsız erkekler"e saçını, gerdanını ve göğüs çatalını açması caizmiş.

Bir an durun ve sorun kendinize, kardeşim. O iş orda kalır mı; "adım adım zina"ya gitmez mi?

Gidin, Hayrunnisa Gül Hanımefendi'ye tebliğ edin bu icazet kararınızı. Sizi "Ahlaksız teklifte bulundu!" diye derhal mahkemeye verir.

Sakın ha.

"Anılan ziynetlerin hepsi takılar değildir; bir kısmı da kadının saçı, gerdanı ve göğüs çatalıdır…" gibi bir iddiayı öne sürdüğünüz an İslamın kapısını zinaya açıverirsiniz. Sakın ha. "Bırakın o ziynetlerin bir kısmı kadının açılması caiz olan vücudu oluversin!" demek "Kadın birazcık gebe kalıversin!" demektir.

Hayır! Birazcık gebe diye bir şey yok; birazcık gebe tam gebedir. "Birazcık gebe oluversin!" icazeti ahlaksız bir icazettir.

Ama yalnızca sizin boş bulunup açıklayıverdiğiniz bir icazet değil, tesettür fesadının temelinde yatan ahlaksızlıktır bu. Ve sizin bu söylediğinizi istisnasız bütün tesettür uleması söylüyor.

Ahlak zabıtası görevini tam yapsa tesettür ulemasını tutuklar.

*

Ziynetlerini açmasınlar (lâ yubdîne ziynet ehun) ama ellerinin altındakilere başka (illa ma meleket eyman uhun) ya da kendilerine bağlı ihtiyaçsız erkeklere (evi't tâbi'ıyne gayri uli'l ırbeti mine'r ricâl)

Bu kadar açık ve net. Allah inanan kadının "ziynetler"inden söz ediyor; vücudundan değil. Ama tesettür uleması Allah'ın bu sözlerini fütursuzca çarpıtıp şu "ahlaksız icazet"i veriyor:

İnanan bir kadın vücudunun "adım adım zina"ya götürür diye örttüğü yerlerini "köleleri"ne ve hizmetçi misillu ihtiyaçsız "erkek tâbileri"ne açabilir.

Ar damarları çatlamış olmalı.

Önce kadının erkek kölesini ve kendisine bağlı erkekleri onun babası, erkek kardeşi, amcası gibi mahrem ilan ediyorlar yani kendileriyle evlenilmesi yasak. Sonra "Kadın o erkeklere vücudunu açabilir," diyorlar; "caiz"miş bu. Örneğin Süleyman Ateş ferman buyuruyor:

(Kölenin) malikesi, kölenin "mahrem"idir (Ahzab 55). Ayette anılan mahremler, kadının her yerine bakabilirler (Nûr 31).

Dikkat! Ahzab 55′te anılanlar, Peygamber hanımlarının "ma meleket eyman"ıdır. Ayette söyleniyor bu. Ayrıca bakınız: Mevdudi*.

İşte onlar dişi ve erkek kölelermiş. ONLAR Peygamber hanımlarının her yerine bakabilirlermiş; "caiz"miş bu.

Tesettür uğruna Allah'ın Elçisi'ne ve "inananların anaları"na atılan şu iğrenç iftiraya bakın.

Ben bu "ahlaksız icazet"i okurken utanıyorum. Allah'ın dediği bu olamaz. Ahlaksız icazet çıkmaz O'ndan. Tesettürcülerin fesadı bu.

Allah'ın dediği ZİYNETLER takılardır. Örneğin kadının göğüslerini aşıp göbeğine uzanan altın zinciri. Kadın onu teninden uzaklaştırıp blüzünün üstüne takarak kendi yakın çevresinde bulunan kimselere açabilir. Caiz olan bu. Temiz olan bu.

Nûr 31in "tesettür"le zerre kadar ilgisi yok.

___________________________

*TEFHİMU'L KUR'AN, Nur 31, dipnot 44:

…bir defasında Hz Peygamber (s.a) kölesi Abdullah b. Müsa'de el-Fezarî ile kızı Hz. Fatıma'nın evine gider. O zaman Hz. Fatıma'nın üzerinde ayaklarını açıkta bırakan bir entari vardı; başını örtse ayakları, ayaklarını örtse başı açıkta kalıyordu. Hz. Peygamber (s.a) kızının utandığını görünce, "Zararı yok, yalnızca baban ve kölen var!" buyurdular. (Enes b. Malik'ten Ebu Davud, Ahmed, Beyhaki).

Anladık mı; Hz Fatıma erkek kölesini görünce ne yapmış?

(1)Açıktaki ayaklarını örtmüş entarisiyle. (2)Ama başı da açıkmış; yoksa ayaklarını örtünce başı niye açılsın? (3)Entarisiyle başını örtmüş…

Bir kadın entarisiyle başını örtmeye çalışırken nereleri açılırsa Hz Fatıma'nın oraları açılmış. Aklınızı işletin; nereleri açılır? En iyisi, kendiniz bir deneyin. Aynanın önünde entarinizle başınızı örtün. Nererleriniz açılıyor?

Hz Fatıma utanmış. Hz Peygamber, "Zararı yok; yalnızca kölen var!" buyurmuş.

Fesubhanallah. Bir ahlak abidesi (68:4) olan Hz Muhammed, ailenin erkek kölesinin önünde sevgili kızının oralarını açmasını caiz ilan etmiş.

Tesettür uğruna Allah'ın Elçisine ve onun kızına atılan şu iğrenç iftiraya bakın.

Hasan Akçay

0 Comments:

Yorum gönder